Son günlerde Türkiye’nin dört bir yanında meydana gelen orman yangınları, yalnızca doğal güzelliklerimizi değil, aynı zamanda yerleşim yerlerimizi de tehdit eder hale geldi. Özellikle yaz aylarının gelmesiyle birlikte artış gösteren sıcak hava, rüzgarın etkisiyle birleşince alevlerin hızla yayılmasına neden oluyor. Son yıllarda sık sık karşılaştığımız bu felaketler, yangınların neden olduğu zararın boyutlarını gün geçtikçe daha da artırıyor. Yangınların yakınındaki köyler, tartışmasız en büyük tehlikeyi yaşıyor. Peki, bu durumda neler yapılabilir? Sorunun kökenine inmeden çözüm bulmak mümkün mü?
Orman yangınları, genellikle insan kaynaklı veya doğal sebeplerle meydana gelir. İnsan kaynaklı yangınlar, ihmal, kasten çıkarılan ateşler ve tarımsal nedenlerle artış gösterirken, doğal sebepler ise genellikle yıldırım düşmesi gibi olaylarla sınırlıdır. Ancak 2021'de yaşanan orman yangınları, bu konuda bir değişikliği kaçınılmaz kıldı. Özellikle sıcak hava dalgalarının artması, rüzgarların hızlanması ve bitki örtüsünde kuru zeminler, yangınların alevlenmesine zemin hazırlıyor. Öte yandan, iklim değişikliği de yangınların sıklığını ve yoğunluğunu artıran diğer bir faktör. Son yıllarda gözlemlenen doğal afetlerin yüksek frekansı, sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik kayıplara da yol açıyor.
Köyler, bu yangınlar nedeniyle yalnızca maddi kayıplar yaşamakla kalmıyor. Ayrıca, sosyo-kültürel yapıları da büyük bir tehdit altında. Yangınlar nedeniyle göç etmek zorunda kalan insanlar, köylerinde bıraktıkları yaşamlarını yeniden inşa etmek için yüzyüze geldikleri zorluklar, ülkede büyük bir çaresizlik hissi yaratmaktadır. Yangınların her geçtiği yer, yalnızca ağaçları değil, aynı zamanda insanların geçmişlerini ve kültürel miraslarını da alıp götürüyor.
Peki, bu yangınların önüne geçmek için ne tür önlemler alınabilir? İlk olarak, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının acil müdahale ekiplerinin güçlendirilmesi kritik bir önem taşıyor. Yangın anında müdahale kabiliyetinin artırılması, zararın boyutunu azaltmanın yanı sıra, insanların panik yapmadan güvenli bir şekilde tahliye edilmesine de olanak sağlar. Ayrıca, yangın sezonlarında bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek, halkın yangın riski konusunda daha dikkatli olmasını sağlayabilir.
Son olarak, uzun vadeli önlemler arasında ormanlık alanların bakımı ve yangınların yayılmasını önleyici yolların inşası da yer almalıdır. Bitki örtüsünün düzenli olarak temizlenmesi, hem yangın riskini azaltacak hem de ekosistemin sağlıklı şekilde devam etmesine yardımcı olacaktır. Orman köyleri için yangın güvenlik planları oluşturmak ve bu planların köylülerle ortaklaşa oluşturulması da büyük bir adım atılmış olacaktır.
Yangınların tekrar etmemesi için, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların iş birliği içerisinde çalışması şart. Yangınlar, bireysel değil, toplumsal bir tehdit olarak değerlendirilmeli ve bu konuda atılacak her adım önemli bir konudur. Unutulmamalıdır ki, doğayı korumak sadece bir sorumluluk değil, aynı zamanda gelecek nesillere bırakılacak en değerli mirasa sahip çıkmaktır.
Kısacası, alevlerin köyleri tehdit ettiği bu dönemde, hem önleyici hem de acil müdahale planlarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam alanına kavuşabiliriz.