Sena'nın yaşadığı olay, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumun kadına yönelik şiddet konusunda ne kadar duyarsız olduğunu gösteren bir örnek. Çevremizdeki kadınlar, bu tür korkularla dolu bir yaşam sürmekte ve doğru destekle bile seslerini duyuramamaktadırlar. Sena’nın sesi, yükselen bir çığlık olarak duyulmalı ve toplumun ilgili kesimleri tarafından ciddiye alınmalıdır. Kadınlar, sadece yaşam gayesi ile aslında birer mücadeleci olarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Ancak, yapılan haksızlıklar ve sistematik şiddet, bu mücadeleleri her defasında zorlaştırıyor.
Sena, son günlerde sosyal medyada yayılan bir video ile dikkat çekti. Kendisi, arkadaşlarıyla birlikte oturduğu bir kafede, kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığını ve bunun önlenmesi gerektiğini vurguladı. “Artık kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum. Bu duruma dikkat çekmek için buradayım,” şeklindeki sözleri, izleyenleri derinden etkiledi. Sena'nın bu çağrısı, sadece kendi hayatı için değil, toplumdaki tüm kadınlar için bir umudun simgesi haline geldi. Her gün sayısını daha da artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, aşılması gereken bir problem olarak karşımızda duruyor. Kadınlar, yaşamlarını sürdürmek için her an tehdit altında olduklarını hissediyorlar. Bunun son bulması için ortak bir mücadele verilmesi gerektiği her geçen gün daha da belirginleşiyor.
Sena’nın seslendirdiği bu sorun, aslında birçok kadının gizlice yaşadığı bir gerçeklikten başka bir şey değil. Kadın cinayeti haberleri neredeyse her gün gazetelerde, televizyonlarda ve sosyal medya platformlarında karşımıza çıkıyor. Çoğu kadın, bu tür durumlarla karşılaşma ihtimalinin korkusuyla yaşarken, bir yandan da hayatlarını sürdürme mücadelesi veriyorlar. Toplum olarak bu konulara daha fazla duyarlılık gösterilmesi, kadına yönelik şiddetin bir nebze olsun azalmasını sağlayabilir. Bunun için eğitimden başlayarak, sosyal bilinci artırıcı kampanyalar düzenlenmeli ve kadınlar desteklenmelidir. İleri görüşlü bireylerin, toplumdaki bu duruma dikkat çekmeleri büyük önem taşıyor.
Sena’nın kadın cinayeti korkusunu dile getirmesi, aslında birçok kadının iç sesini temsil ediyor. “Ben bir cinayet kurbanı olmak istemiyorum. Hayatımın kendi elimde olmasına izin verin,” diyerek, yaşamak istediği hayata dair net bir duruş sergiliyor. Bu tür duygular, çoğu kadının haykırmadığı ama içten içe hissettiği duygu durumları. Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetten uzak bir yaşam ve özgürlük talep etmektedir. Fakat bunun için sadece bireysel seslerin yükselmesi yeterli değil. Güçlü bir dayanışma ile bu seslerin birleşmesi ve harekete geçmesi gerekmekte.
Bu bağlamda, Sena’nın çağrısı sadece bir kadın ve birey olarak yaptığı bir yardım çığlığı değil, toplum olarak var olmaya çalışan tüm kadınların bir simgesi olmalıdır. Kadına yönelik şiddet, suç ve cinayetleri önlemek adına hep birlikte mücadele etmek, bu harekete katılmak her bireyin üzerindeki bir sorumluluktur. Bunun bilincinde olarak hareket edilmesi, gelecekte daha güvenli bir toplum yaratma potansiyelimizi artıracaktır. Her bir kadının yaşam hakkı içerisinde etik bir duruş sergilemek ve bu doğru yolda cesaretle yürümek, hepimizin ortak görevi olmalıdır. Sena’nın sesi, yalnızca kendisi için değil, tüm kadınlar için duyulması gereken bir çığlıktır.
Nihayetinde, kadına yönelik şiddetle savaşmak, sadece mağdurların değil, toplum ve bireyler olarak hepimizin üzerine düşen bir görevdir. Sena’nın hikayesindeki cesur duruşu, birçok kadının yaşadığı zorlukları yeniden sorgulamaya ve çözüm yolları aramaya sürüklemektedir. Toplum, bu sesleri ciddiye almalı ve kadına yönelik her türlü şiddeti sona erdirmek için koordineli bir şekilde hareket etmelidir. Özellikle aile, okul ve sosyal medya üzerinden, kadın cinayetleri ve şiddetinin önlenmesi için farkındalık programları yürütülmeli ve her yaştan bireye bu farkındalığı kazandıracak eğitimler verilmelidir.
Sena'nın çağrısı, sadece bir bireyin değil, tüm toplumun birleşik sesi olma potansiyeline sahiptir. Kadınların yaşam hakkı, herkes için bir insanlık meselesidir ve bu meselenin üzerindeki önyargı ve eşitsizlikler, hepimizin ortak sorunudur. Her kadın, hayatını güvenli bir şekilde sürdürmeyi hak ediyor. Sena'nın yardım çığlığı, bu yolda önemli bir adım olarak toplum hafızasına kazınmalıdır.